AGOS – Hrant Dink Cinayeti Davası İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde sürüyor. 2016 yılından bu yana kamu görevlilerinin yargılandığı davada şu aşamada tanıklar dinleniyor. Bir sonraki celse 18 Şubat’ta. Ancak özellikle cinayete giden yol ve cinayetin nasıl karara bağlandığı hala açığa çıkmış değil. Dink Ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu ile davada gelinen aşamayı konuştuk.
Hrant Dink Cinayeti Davası’nda kamu görevlilerini yargılanmasına 2016 yılının Nisan ayında başlanmıştı. Bu süreçte 3,5 yılı aşkın bir süreyi geride bıraktık. Cinayetin üzerinden ise 13 yıl geçti. Kamu görevlilerini yargılanması gerek bu davada adalet talep edenlerce, gerekse siz müdahil avukatlar tarafınca ısrarla talep edilmişti, 2016 yılına kadar. Her ne kadar sanıklar açısından hala eksik bir yargılama olsa da, öncelikle şunu sormak isterim. Ne öğrenebildik bu güne kadar?
Bu soru, oldukça geniş kapsamlı bir soru ve yanıtı çok uzun. Bu nedenle yalnızca önemli birkaç hususu genel hatları ile şu şekilde belirtebilirim:
Hrant Dink ile İstanbul Valiliğinde, Vali Yardımcısı Ergun Güngör, MİT İstanbul Bölge Başkanlığı Terör Daire Başkanı Özel Yılmaz ve MİT görevlisi Handan Selçuk’un katılımı ile 24 Şubat 2004 tarihinde yapılan görüşmenin Genelkurmay Başkanlığı’nın isteği ve talimatı ile gerçekleştiği, bu görüşmenin Genelkurmay Başkanlığı’nın isteği üzerine MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, MİT İstanbul Bölge Başkanı Hüseyin Kubilay Günay ve İstanbul Valisi Muammer Güler tarafından organize edildiği;
Hrant Dink’in, Yasin Hayal tarafından öldürüleceği, cinayete hazırlık için yönelik keşifler yapıldığı, krokiler çizildiği, silah temin edilmeye çalışıldığı ve nihayetinde de silah temin edildiği bilgilerinin, devletin tüm istihbaratlar birimleri tarafından cinayetten önce ayrıntıları ile bilindiği, cinayet öncesi cinayet tasarısı ile ilgili yazışmalar yapıldığı;
Devlet görevlilerinin bir kısmının cinayete iştirak ettikleri, bir kısmının ise cinayetin işlenmesini kasıtlı olarak önlemedikleri, cinayeti tasarlayan örgüte yönelik operasyon düzenlemedikleri ve Hrant Dink’i korumaya yönelik tedbirler almadıkları;
Cinayetten sonra cinayette sorumluluğu olan devlet görevlilerinin sorumluluklarını, cinayete iştiraklerini gizlemek için belge ve bilgileri yok ettikleri, arşivleri düzenledikleri açığa çıktı.
Bununla bağlantılı ikinci sorum da şu olacak: Neyi öğrenemedik peki?
Bu soru da, oldukça geniş kapsamlı bir soru ve yanıtı çok uzun. Bu nedenle yine yalnızca önemli birkaç hususu genel hatları ile şu şekilde belirtebilirim:
Hrant Dink’e yönelik 2004 yılı Şubat ayında tarihinde başlayan linç sürecinin bildiklerimizden ve öngördüklerimizden öte tam olarak nasıl ve kimler tarafından organize edildiği;
Hrant Dink’e, hakkında ‘Türklüğü Aşağılamak’ suçlaması ile açılan davada kurulan, Hrant Dink’in öldürülmesinin zemininin oluşmasını sağlayan kararın nasıl oluşturulduğu, Yargıtay’da onama kararı ile bu onama kararına yönelik itirazın nasıl reddedildiği;
Ve elbette cinayetin bildiklerimizden ve öngördüklerimizden öte kimler tarafından hangi tarihte ve nasıl karara bağlandığı hususu öğrenemediğimiz hususlardır.
MİT görevlilerinin dinlenmesi talebiniz mahkemece kabul edilmişti ancak MİT mahkemeden gelen bu yazıya yanıt vermediği için bu görevliler hala tanık olarak ifade vermiş değiller. Bu tanıklık olmazsa süreç sanıyorum hayli eksik kalacak.
Devletin istihbarat birimlerinin Hrant Dink’in öldürülmesine
yönelik tasarı ile ilgili bilgi sahibi olduğu 2007 yılı itibari ile açığa
çıkmış olan bir husustu. Milli İstihbarat Teşkilatı’nda Hrant Dink’in
faaliyetleri ile bir dosya bulunmasının yanı sıra Milli İstihbarat Teşkilatı
görevlileri tarafından Hrant Dink’e yönelik yaşananların da dikkatli bir
şekilde izlendiği ve yaşananlara dair raporlar oluşturulduğu öngörüsüne de
sahibiz.
MİT görevlileri 24 Şubat 2004 tarihinde Hrant Dink ile İstanbul Valiliği’nde
yapılan görüşmeyi organize etmiş ve bu görüşmeye de katılmışlardı.
MİT İstanbul Bölge Başkanı ve Terör Daire Başkanı’nın da katılımının olduğu
İstanbul’da aylık yapılan İl Emniyet ve Asayiş Koordinasyon toplantılarında,
Ermeni Toplumuna ve Hrant Dink’e yönelik tehditler konuşulmuş ve
değerlendirilmiştir.
MİT Trabzon Bölge Başkanı, Hrant Dink cinayeti için inceleme yapan Başbakanlık
Teftiş Kurulu üyeleri ile yaptığı görüşmede Hrant Dink cinayeti ile ilgili
bilgi talebinde bulunulduğunda ve “Elinizde kırıntı da mı yok” sorusu
yöneltildiğinde, Başbakanlık Teftiş Kurulu üyelerine “Kırıntı sizi fırına
götürür” şeklinde beyanda bulunmuştu.
Özetle, Milli İstihbarat Teşkilatı’nda Hrant Dink cinayetine ve cinayet
tasarısına yönelik bilgi olmasına, Milli İstihbarat Teşkilatı görevlilerinin
cinayeti tasarlayan örgüte operasyon yapılmaması ve Hrant Dink’e yönelik koruma
tedbiri alınmaması bahsinde ciddi sorumlukları olmasına rağmen MİT İstanbul Bölge
Başkanlığı ile MİT Trabzon Bölge Başkanlığı görevlileri hakkında iddianame
düzenlenmemesi Hrant Dink cinayeti ile görülen davadaki önemli eksiklerden
biridir.
MİT arşivlerinde Hrant Dink cinayeti ile ilgili inceleme yapılmamasının yanı
sıra MİT görevlilerinin ‘tanık’ sıfatı ile dahi dinlenmesi gerçekleşmez ise bu
Dink cinayeti davasındaki en problemli hususlardan biri olacaktır.
Mevcut durumda soruşturma genişlemezse bu haliyle yargılama
sürecinin artık sonlarına mı yaklaşıyoruz ve nasıl bir tablo ile karşı
karşıyayız?
Cinayete giden süreçte yaşananlar, Hrant Dink’e yönelik linç süreci etkin
şekilde soruşturulmadı ve bu süreçte yer alan kişiler hakkında ve Hrant Dink’e
yönelik koruma tedbiri almayan İstanbul Valilik görevlileri ile MİT İstanbul
Bölge Başkanlığı görevlileri ile, yanı sıra cinayeti tasarlayan örgüte yönelik
operasyon sürecini organize etmeyen MİT Trabzon Bölge Başkanlığı görevlileri
hakkında iddianame düzenlenmedi.
Yine hakkında iddianame düzenlenmesini gerektiren deliller bulunmasına rağmen
İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü ile İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri
hakkında da iddianame düzenlenmedi.
Cinayetin bildiklerimizden ve öngördüklerimizden öte kimler tarafından hangi
tarihte ve nasıl karara bağlandığı açığa çıkarılmadı ve bu konu ile ilgili
etkin soruşturma yapılamadı/yapılmadı.
Bu konular ile ilgili Anayasa Mahkemesi’ne yapmış olduğumuz başvuru da esasında
herhangi bir gerekçe belirtilmeksizin reddedildi.
Bu nedenlerledir ki bugün Hrant Dink cinayetine dair bütünlüklü bir yargılama
gerçekleşmemektedir/gerçekleşememektedir ve mevcut hali ile kurulacak hüküm de
cinayete dair birçok boyutu içermeyen eksik bir hüküm olacaktır.
Mevcut yargılamada, soruşturma derinleştirilmez ve Mahkeme tarafından davadaki
mevcut hal ile karar verilecek olursa çok uzun olmayan bir süreçte dava karara
bağlanacaktır.
Yetvart Danzikyan