ANABİLİM ve KÜLTÜRTOPLUM

Stanoz: Tarihin Derinliklerinde Kaybolmuş Bir Ermeni Köyü (foto)

Argun Konuk

Stanoz’un Kısa Tarihi

Eski kaynaklar, Stanoz köyü halkının Kilikya’dan 15. yüzyılda Ankara Sancağı’na geldiğini gösteriyor. Kaynaklar, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce köyün nüfusunun 3142 (668 hane) olduğu ve nüfusun tamamına yakının Ermenilerden oluştuğu yazıyor. Stanoz köyü, terkedildiği tarihe kadar Armenofon (Ermenice konuşan) bir yerleşim yeri olmuş.

Köy halkı, halı dokuma, oymacılık, deri işlemeciliği ve Ankara keçisinden tiftik üretimindeki zanaatkarlıkarı ile bilinirmiş. Bu alanların yanında, tarım, büyükbaş hayvancılık ve inşaat da bu yerleşim yerinin ekonomisinde önemli yer tutmuş.

Malesef, Stanoz’dan iyi korunmuş bir kültürel miras olarak bahsetmek çok mümkün değil. Zamanın bu bereketli ve zengin Ermeni köyünden geriye kalanlar: eski bir Ermeni mezarlığı, taş bir köprü ve yok olmaya yüz tutmuş bir kilise temelinin kalıntıları. 

Köyü Keşfediyoruz

Ben de internette tesadüf eseri karşıma çıkan bu tarihi yere gidip, Stanoz’un kalıntılarını keşfetmeye karar verdim. Dünyaca ünlü seyyahların yüzyıllarca seyahat notlarında bahsettiği bu olağanüstü yerde bulunmak unutulmaz bir tecrübeydi. Kalıntıların arasında gezerken, bu kayda değer antik Ermeni köyünün ne derece ihmal edildiğini ve defineciler tarafından uğradığı akınlar sonrasında aldığı zararın geri dönülemez olduğunu görmek beni üzdü.

Zir Vadisi’ne girdikten birkaç kilometre sonra yolun sağ tarafında peri bacaları ve insanlar tarafından oyulmuş mağaralar görmek mümkün. Bu ilginç kaya oluşumlarını geçtikten bir dakika sonra eski Ermeni mezarlığı yolun solunda ziyaretçilerini bekliyor. Mezarlığın iki tarafında bulunan özel mülklerin, mezarlık arazisini yasadışı yollarla kendi mülklerine katmaları bu eski mezarlığın her geçen gün daha da küçülmesine sebep oluyor.

Karanlık Mağalar, Taş Köprü ve Mezarlık

Taş köprü mezarlığın sol tarafında bulunuyor. Köprüyü geçtikten sonra, eski bir Ermeni kilisesinin kalıntılarını göreceksiniz. Ama beklentiniz fazla olmasın, çünkü kilisenin sadece temeli ayakta. Üzücü bir şekilde söylüyorum ama Stanoz’a verilen zarar geri dönülemez şekilde. Bu bölgenin turizm potansiyeli son derece yüksek olmasına rağmen, buradaki tarih neredeyse tamamen yok olmuş.

Ulaşılabilir durumda olan 2 mağaraya Ayesha ile tırmandık ama aşağıdaki resimlerde de görebileceğiniz gibi mağaraların çoğu erişilebilir durumda değil. Sonuç olarak kimse bu mağaraların, tepenin derinlerine uzanıp uzanmadığını ya da bir ağ aracılığı ile birbirlerine bağlanıp bağlanmadığını bilmiyor. Ainsworth, seyahat notlarında mağaların, tepenin derinliklerine kadar uzandığını ve karmaşık bir ağ ile birbirlerine bağlandıklarını yazmış.

Eski Seyahat Notlarında Stanoz

Stanoz hakkında en eski bilgiler, Evliya Çelebi ve İngiliz seyyah William Francis Ainsworth’ün seyahat notlarında bulunuyor. Stanoz hakkında, Çubuk Irmak’ı boyunca uzanan varlıklı – bereketli bir köy olarak bahsediliyor. Ayrıca, İngiliz Yarbay Frederick Burnaby’nin seyahat notlarında, Stanoz’da bir Ermeni bir rahibin kendisine, köyde Hristiyanların, Müslümanların ve Yahudilerin huzur içinde yaşadığını söylediği aktarılır. Bu huzur ve barış ortamının, köyün gelişmesinde önemli payı olduğunun düşünüyorum.

Meşhur seyyah Evliya Çelebi, bu eski Ermeni köyü hakkındaki notlarını, bu köye 1643 yılında yaptığı ziyaretten sonra kaleme almış. Çelebi’nin kaleme aldığı satırlar şöyle: “Üretimi bol, refahı yüksek olan bu köyün 1000 hanesi, büyük bir pazarı, ırmağın kıyılarında meyve bahçeleri, Türk hamamı ve büyük bir çamaşırhanesi var”.

Stanoz’un Ermeni sakinleri, Surp Pırgiç , Karasun Manug ve Protestan Kilisesi olmak üzere 3 ibadethanede dini törenlerini yürütürlerdi. Surp Ğevontyan Okulunda 140 erkek 40 kız öğrenci; Kalecik Lusignan Okulunda ise 50 erkek ve 35 kız öğrenci vardı.

Stanoz’u 1830 yılında ziyaret eden Ainsworth, bölgede insan yapımı mağaralar ve peri bacaları gördüğünü aktarmış notlarında. Ayrıca İngiliz seyyah da bu köyün halkının çevre köylerden çok daha zengin olduğunu anekdotlarında paylaşmış.

Stanoz Ermenilerine Ne Oldu?

Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan karmaşa ve vahşet ortamı sonucu, köyün bütün sakinleri Stanoz’u terk etti. Savaş, yağma ve eşkiyalar köyün büyük bir kısmını yok etti. 1915 öncesi, Ankara Sancağı’nın bereketli ve varlıklı bir köyü olan Stanoz, Birinci Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda hayalet bir kasabaya döndü ve Stanoz’un bütün anıları kendisi ile beraber tarihin tozlu sayfalarında kayboldu. Eski Ermeni mezarlığı, günümüze kadar kalan en önemli yapı, ama bunun yanında antik bir taş köprü ve bir Ermeni kilisesinin kalıntılarını da bölgede görmek mümkün.

Geride Sadece 3 Ermeni Kaldı

Stanoz’un binlerce sakininden geriye 3 Ermeni vatandaş kaldı. İnternette, behzatmiser.blogspot.com sitesinde rast geldiğim bilgilere göre Kevork Balabian, bölgede ikamet etmeye devam eden 3 Ermeni vatandaşımızdan biri. Kevork Bey’in sözleri şöyle:

“Stanoz 1200 hanesi olan 7-8 bin nüfuslu bir yerdi. Osmanlı’nın değer verdiği, el üstünde tuttuğu köylerinden biri idi. O zamanlar köydeki nüfusun büyük bir bölümü Beyrut, Marsilya ve İstanbul gibi modern şehirlere göç etti. Burada sadece ben, Hatay’dan gelen eşim ve kızım kaldık. Hala orayı sık sık ziyaret ederim çünkü orada tarlamız ve atalarımızın mezarları var. Mezarların bakımını da yaparım. Bazen buraya altın ya da gömü bulma umudu ile defineciler uğrar, ama benden korktukları için çok dolanmazlar.

Bölgenin Eski Sakinleri Diyor Ki…

“Hepimiz Ermenilerle büyüdük, aynı okullara gittik… O zamanlar aç olan, Ermenilerin evlerinin kapısını çalıp onlarla yemek yiyebilirdi. Onlar için de aynısı geçerliydi. Çoğu şeyi beraber yaptık. Mihran Kiremitçi isminde Ermeni bir doktor vardı. Burada doğan her çocuğun üstünde emeği vardır. Kimin çocuğu, kimin nesi demeden herkesi tedavi ederdi. Bir kere para istediğini görmedik. Düğünlerde, cenazelerde ve bayramlarda hep beraberdik. Onlar yumurta boyardı, biz de yardım ederdik. Sonra zamanı gelince de beraber kurban keserdik. Özlüyoruz onları…”

Aravod Gazetesi 28 Nisan 1919 Sayısı, M. Suryan’ın Makalesinden Alıntı:

Birinci Dünya Savaşı sırasında sürülen Ermenilerin bazılarının evleri yağmalandı. Çok sayıda Arnavut ve Boşnak, bölgeye Osmanlı memurları tarafından yerleştirildi. Köyün yeni sakinleri, yakacak odun ihtiyaçlarını ormandan temin etmek yerine eski evlerin parçalarını söktüler ve köydeki ağaçları kestiler. Bu iskan politikası, Stanoz’un yok oluşunu daha da hızlandı ve kısa sürede harabeye dönen köy kaderine terkedildi. Stanoz’a bir saat uzaklıkta bulunan 20 haneli Gradz Kar köyü de aynı kaderle yüzleşti.

 Stanoz’dan Günümüze Ne Kaldı?

Hazine avcıları, devletin ihmali ve kalıntılara zarar veren bölge sakinleri

Üstünde Ermenice yazılar olan birkaç eski mezar taşı, antik taş köprü ve kilise kalıntıları dışında hiçbir şey…

Ankara merkezden 30 dakika uzaklıkta bulunan bu tarihi yer, köyü her gün daha da yokeden definecilerin uğrak noktası haline gelmiş durumda. Birkaç sene önce mezarlığın etrafına koruma amaçlı çekilmiş dikenli tellerden hiçbir iz yok. İhmaller sonucunda, isteyen herkes, bu kutsal yere elini kolunu sallayarak girebilir.

Stanoz, bilinen bir nokta değil ve malesef Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu önemli kültürel mirası korumak için hiçbir girişimde bulunmuyor. Bu sebeple Stanoz, tehditlere açık bir şekilde duruyor. Önceden, Stanoz’un tarihini aydınlatabilecek yüksek sayıda antik eser burada bulunmuş olsa bile, yasadışı faaliyetler sonucu bu bölgenin tarihinin çoğu detayını asla öğrenemeyeceğiz. 

Bu bölgede bulunan, paha biçilemez değerdeki mezar taşlarının şimdiki durumu içler acısı. Bazılarının üstünde hala haç oymaları ve Ermenice yazılar var. Zir Vadisi’nin taş ocakları ile çevrili olduğunu düşünürsek, bu tarihi mezarlığın yakında yok olacağını düşünmek ihtimaller dahilinde.

İnsan Kemikleri Etrafa Saçılmış

Benim için en şok edici şey, defineciler tarafından kazılan mezarların etrafına saçılan insan kemiklerini görmek oldu. Altın ya da başka değerli eşyalar bulma amacı ile mezar kazmak kesinlikle aşağılık bir girişim. Ne olursa olsun orada yatanlar bizim ölümüzdür, Stanoz’un anıları bizim anımızdır.

Biz Türkler, Ermeniler ile yüzyıllar boyunca barış içinde yaşamış olan iki milletiz. Bu sebeple bu eski mezarlığın, Türk mezarlıklarına verilen önem ile aynı derecede bakılmış olması gerektiğini düşünüyorum. Etnik ve dini yapı gözününe alınmaksızın bu mezarlık ve Stanoz’un anılar, kutsal değerlere yaraşır bir şekilde korunmalıydı.

SON

Tarih meraklıları ve macera severler için Stanoz gerçekten çok ilginç ve gizemli bir nokta. Ankara’nın çevresinde bulunan tarihi yerlerden çok daha farklı bir kültürel miras. Arabanız yoksa Stanoz’a ulaşım neredeyse imkansız. Bölge, Ankara’dan uzak bir noktada bulunduğu için toplu taşıma bulunmamakta.

Bu denli değerli bir yerleşim yerinin neredeyse tamamen yok olmaya yakın olması son derece üzücü. Kültürel miras, bir ülkenin kimliğidir ve en büyük tedbirle korunması gerekir Hemen solda bulunan fotoğrafta görüldüğü gibi Stanoz’dan geriye hiçbir şey kalmamış. Devlet, buraya gereken ilgiyi göstermez ise, geriye kalan mezarlık, köprü ve kilise kalıntıları da birkaç sene içinde tarihin derinliklerinde kaybolacak. Stanoz’u ilk ziyaretimden 5 ay sonra, bu tarihi yere bir daha gitmeye karar verdiğimde eski mezar taşlarından bazılarının yerinde omadığını gördüm. Stanoz Ermenileri bizim dostlarımız idi. Bu yerleşim yerinin anısının daha saygın bir şekilde korunması gerekirdi. Kim bilir Stanoz’un bizlere anlatacak ne hikayeleri, ne anıları vardı… Ama malesef bu kaybolan tarihi asla öğrenemeyeceğiz.

Stanoz Nerede?

Stanoz, Sincan ilçesinde bağlı olan Yenikent-Zir Vadisinde bulunuyor. Bu eski Ermeni köyünün kalıntıları Sincan-Temelli yolu üzerinde.

https://fellowprimo.com/stanoz-2/
Daha fazlasını göster
Back to top button