10 Ağustos, Ermeniler için önemli bir belge olan Sevr Antlaşması’nın imzalanmasının 100. yıldönümünü kutladı. Hukuki-politik açıdan bu önemli belgenin yürürlükte kaldığına dair birçok eser var. Hem Sevr Antlaşması’nın hem de ABD Başkanı’nın Ermenistan-Türkiye sınırıyla ilgili keyfi kararı uygulanmadı, ancak bu diplomatik belgeler Ermeni halkının Batı Ermenistan’a yönelik haklarının uluslararası tanınmasıdır. Bu tarihi olaydan 100 yıl sonra, Sevr Antlaşması’nın Ermenistan hakkındaki hükümleri – 22 Kasım 1920 tarihli ABD Başkanı Woodrow Wilson Tahkim Kararının uygulanması – Ermeni halkının ihlal edilen haklarının restorasyonu ne kadar gerçekçi? Tarih Bilimleri Doktoru Profesör Khachatur Stepanyan ile bu konuları konuştu.
Tarihçi, Sevr Antlaşması’nın uluslararası hukuk açısından önemine değinerek, şunu kaydetti: Sevr Antlaşması, uluslararası alanda Ermeni halkının tarihi vatanlarının en azından bir kısmına sahip olma hakkını tanıdı. Bunu düzeltmeli ve bu güçlü onaylamadan sonraki adımlarımızı atmalıyız.
Stepanyan “Belgeyle ilgili ciddi mesleki tartışmalar çeşitli konularda yer alabilir. Ama biz millet olarak Ermenistanı’nın Sevr Antlaşması, sınırlar olmadan hem yaşayabilirlik hem güvenlik açısından hem de Ermeni halkını anavatanlarında birleştirmek, yani Diaspora Ermenilerini Ermenistan’a getirmek açısından her bakımdan tehlikeli bir geleceğimiz olduğunu anlamalıyız. Ermeni halkının güçlü, yaşayabilir bir devlete sahip olmasını istiyorsak, Sevr sınırları için çabalamalıyız. Bir zamanlar, bu unsurlar Sevr Antlaşması ile bu sınırlar çizilirken dikkate alındı. Dağlık sınırlar boyunca askeri güvenlik, Ermenistan’ın dağlık ekonomik kalkınması vb. Sağlanmalıydı. Bu sınırlara 100 yıl önce olduğu gibi ihtiyacımız var. Bu antlaşmanın jübile yılı, halkımızın talep ettiğini, tarihi vatanlarına koşulsuz haklarından vazgeçmeyeceğini bir kez daha göstermek açısından çok önemlidir. Sevr Antlaşması’nın uygulanması için çabalamalıyız, aksi takdirde çok daha zor anlaşmalar ve umutlarla karşılaşacağız.” Dedi.
Khachatur Stepanyan, Türkiye’nin Nahçıvan’daki mevcut askeri-politik faaliyetinin Sevr sınırlarının bir zorunluluk olduğunu bir kez daha kanıtladığını düşünüyor.
Tarihçi, “Türkiye Nahcivan’a girerse, doğal olarak Ermenistan daha savunmasız hale gelecektir. Ve bu koşullarda Ermenistan askeri-politik ittifaklarla ilişkilerini güçlendirmeli, özellikle de Ermenistan’daki Rus askeri etkisinin faktörü zayıflamamalı. “Ermenistan, olası bir Türk saldırısı durumunda güvenliğimizi koruyacağının garantisine sahip olmalıdır.” Dedi.