Ayvazovski safkan Ermenidir veya bir bardak suda fırtına
Türkiye Cumhurbaşkanı konutunun duvarları Ermeni asıllı ünlü deniz ressamı Hovhannes Ayvazovski’nin tablolarıyla süslenmiştir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın resmi görüşmelerinden sunulan çok sayıda fotoğraf bunu kanıtlamaktadır.
Bazı uzmanlar, Cumhurbaşkanının etrafını Ermeni bir ressamın tablolarıyla çevrelemesinin tesadüf olmadığını iddia etmektedir…
Google’da “Ayvazovski’nin resimleri fonunda Erdoğan” olarak bir arama yaparsak, muhteşem deniz resimleri fonunda Türkiye Cumhurbaşkanı’nın diğer ülke cumhurbaşkanları ile yaptığı görüşme fotoğraflarıyla karşılaşırız.
Oturum salonlarından birine bu tür iki resim asılmıştır ve cumhurbaşkanı, tam da onların ortasında oturmayı tercih ediyor.
Bu büyük deniz ressamının üslubunu başkalarıyla karıştırmak zordur, özellikle sanattan anlayanlar için, resimlerin İvan Ayvazovski veya… Hovhannes Ayvazovski’nin fırçasına ait olduğu şüphe götürmezdir.
Ünlü deniz ressamının kökeni ve Türkiye’ye karşı tavrı dikkate alındığında bu gerçek pek çok şüphe uyandırmaktadır.
Sanatçının Osmanlı Devleti’ni defalarca ziyaret ettiği ve İstanbul’un birçok manzarasını resmettiği biliniyor.
Osmanlı padişahlarıyla iyi ilişkileri vardı, ancak her şey Hamidiye katliamlarından sonra, Sultan II. Abdülhamid’in emriyle binlerce Ermeni ailenin katledilmesiyle sona erdi.
Tarih, sanatçının çalışmalarına biraz ilgi duyan herkesin bildiği bir olayı hatırlar.
1869 Nisan’ının başlarında Theodosia’ya dönen Ayvazovski, Abdülhamid’den aldığı “Osmaniye” ve, “Mecidiye”de dâhil olmak üzere, sultanların verdiği ödülleri herkesin gözü önünde denize atmıştır.
Sanatçı, sözlerini zalim ve insanlık yoksunu padişaha iletmesi için Türk konsolosuna, “İsterse o da resimlerimi denize atabilir, üzüntü duymam”,- demiştir.
Osmanlı Devleti’nin utanç dolu yöneticisi muhtemelen bu hakareti yutmuş, her halükarda deniz ressamının resimlerini atmamış, tam tersine sarayının duvarlarına asmıştır.
Böylelikle Ayvazovski’nin Türkiye’de bıraktığı resim koleksiyonu, artık sadece padişahların saraylarını değil, başkanın konutunu da süslüyor.
Cumhurbaşkanı ise, kendisini rahatsız hissetmeden resmi toplantılarını Ermeni ressamın harika çalışmalarının arka planına karşı yapıyor.
Kopya gücü
Pek çok sanatçı ve sanat eseri koleksiyoncusu, Türkiye cumhurbaşkanının eylemlerinde gizli bir bağlam arıyor, arkasında neyin saklı olduğunu anlamaya çalışıyor.
Varsayımlarda bulunmamak adına sorunun cevabını hem Türk uzmanlardan hem de cumhurbaşkanı kadrosundan, Türkiye’den almaya karar verdik.
Aldığımız mesaja göre, cumhurbaşkanı kadrosu “Ayvazovski’nin resimleri konusuyla çok ilgilendi” ve özel bir yorum yapacağına söz verdi, ancak o zamandan bu yana bir ay geçti ve henüz bir yorum almadık.
Bu arada, “Ayvazovski’nin İstanbul’u” sergisinin genel müdürü Bülent Özükan sorularımızı yorumladı.
Verdiği cevabında, deniz ressamı ile Türkiye arasındaki bağı vurguladı ve bazı Rus araştırmacılar arasında sanatçının Türk kökenli olduğu iddia edilen bir görüş bulunduğunu belirtti.
Pekâlâ, eğer bu tatsız çarpıtılmış bilgi hâlâ tartışılıyorsa, bu konunun daha derinlerine inmeye ve buna bir son vermeye karar verdik.
İvan Ayvazovski’nin çalışmaları konusunda uzman ve büyük ressamın hayatı ve eserleri üzerine birçok kitap yazan sanatçı Şahen Khaçatryan, Sputnik Ermenistan’a yaptığı açıklamada, sanatçının atalarının Batı Ermenistan’dan olduğunu ve damarlarında bir damla Türk kanı olamayacağını söyledi.
“Hovhannes Ayvazovski’de Türk kanı bulunmamasının haricinde, aynı zamanda halkının o kadar sadık bir oğluydu ki, onun için o kadar çok şey yaptı ki, bu tür saçma sohbetler insanları sadece güldürebilir.
Vaftizci rahip, doğduğunda Theodosia’daki St. Sarkis Kilisesi’ndeki doğum kitabında “Gevorg Ayvazyan’ın oğlu Hovhannes’in” doğduğunu belirtmiştir. O kitap, deniz ressamının doğumunun tek yasal kanıtıdır”,- dedi.
Sanatçı, böyle bir saçmalığı yaymadan önce, Ermeni Katolik Kilisesi’nin başpiskoposu olan sanatçının ağabeyi Gabriel Ayvazyan’a dikkat edilmesini tavsiye ediyor. Okuma yazma yarım yamalak bilen sanatçılar, sanatçının kökenlerini incelerken nedense Ermeni Kilisesi’nin o ünlü şahsiyetini asla hatırlamazlar.
Deniz ressamının kökeni hiç kimsede soru yaratmadı da birdenbire Ayavzovski’nin biyografisinde Türk kökenleri hakkında bir nokta belirdi? Nereden…
1878’de Rus İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu, duvarları ünlü deniz ressamının tablolarıyla süslenmiş bir salonda barış anlaşması imzaladı.
İvan Ayvazovski sadece anavatanında değil, Avrupa’da da ünlüydü, adı her yerde duyulmuştu.
Tam da o yıl “Ruskaya Starina” dergisinde P. Katarigin adlı birinin makalesinde, Ayvazovski’nin Türk kökenleri hakkında temelsiz bir şekilde bahsedildiği biyografik bir yazı yayınlandı.
Muhtemelen sanatçının Ermeni asıllı olması istenmiyordu.
Özellikle o dönemde Konstantinopolis’i tasvir eden çok sayıda tablo yapmış olan Ayvazovski’nin çalışmaları, Türk resim sanatında önemli bir yere sahipken.
Özükan’a göre “Türk ressamlar arasında, bu şehre adanmış bu kadar çok resim yapmış kimse yoktur”.
Her neyse, konu gelişiyor ve yeni ayrıntılar ekleniyor.
On yıl sonra, 1887’de St. Petersburg’da deniz ressamının 50 yıllık yaratıcı yaşamına adanmış bir kitap yayınlandı.
Bu kitapta, sanatçının dedesinin babasının 1696’da Azov’un işgali esnasında yakalanmaktan zar zor kurtulan bir Türk generalinin oğlu olup, bir Ermeni tarafından kurtarıldığı konulu bir efsane yer almaktadır.
Üstelik sanatçının bu konuda hiç bir şey belirtmemiş olmasına rağmen.
Nihayetinde de, İvan Ayvazovski’nin 1901’deki ölümünden sonra, N. Kuzmin tarafından derlenen büyük bir kitap yayınlandı.
Kuzmin, Katarigin’in metnini neredeyse tamamen tekrarlamakla birlikte, bazı yerlerde düzeltmelerini yapmakta, söz konusu hikâyeyi yeniden anlatmakla birlikte, “1969’da kurtarılan Türk çocuğu” rolüne ise deniz ressamının babasını yerleştirmektedir.
İvan Ayvazovski’nin biyografisini araştıran bazı akademisyenler, Kuzmin’in, Katarigin’in kendisi olduğu ve kendisine büyük olasılıkla Ayvazovski’nin kökenini “düzeltmek” görev verilmiş olduğu sonucuna varmaktadır.
Bu kitapta yayınlanan saçmalıklara rağmen, kitap, uzun süre, sanatçının biyografisini inceleyen uzmanlar için bir kaynak olmuştur.
Kuzmin’in kitabının en çok sinir bozucu yanı, Ermenistan’a ithaf ettiği ve Türkiye’deki Ermenilerin katliamıyla ilgili eserleri hakkında hiçbir şey söylenmemesidir (“Ağrı Dağı”, “Sevan panoraması”, “Komutan Vardan Mamikonyan”, “Ermeni Halkının Vaftizi: Grigor Lusavoriç”).
Sanatçı, bu resimlerin yardımıyla ulusunun kaderine dikkat çekmek istemiş ve Ayvazovski bu eserlerini Moskova, Odessa, Kharkov’da sergilemiş ve büyük bir heyecan yaratmıştır.
Bu kitapta sanatçının kardeşi hakkında da neredeyse hiçbir şey söylenmemektedir.
Tüm bunların tesadüf olması pek olası değildir …
Sonuç olarak, İvan Ayvazovski’nin “uygunsuz” bir halkın oğlu olarak algılandığını söyleyebiliriz.
Bu konu, şimdiye kadar bazı yazarlara köpüklere tutunmak için bir neden veren, Ermeni kökenli olması artık şüphe uyandırmayan deniz ressamını, Türk kökenli bir kişi olarak sunmak için kendini kandırmaya başvuran birkaç güvenilmez kitabın yardımıyla çözüldü.
Ayvazovski’nin Konstantinopolis’e çok fazla eser adadığı gerçeğine gelince, sanatçının seyahat tutkusu ve inanılmaz çalışma yeteneği dikkate alındığında doğaldır (sanatçının resimlerinin sayısı günümüze kadar tespit edilememiş olup, yaklaşık 5-6 bin olduğu tahmin edilmektedir).
İvan Ayvazovski’nin Türkiye’yeyle ilgili konusunu özetleyerek, sadece bir örnek verelim.
Sanatçının yarım kalan son eseri bir Türk gemisinin patlamasını anlatıyor.
Özükan’a göre, “Çağımızda Türk devletinin büyük deniz ressamının eserlerine çok değer vermesi, eserini devlet otoritesinin bir unsuru olarak görmesi”, bir Ermeni sanatçıyı Türk yapmamaktadır.
Ne de olsa kimse ünlü Türk saray mimarları hanedanı Balyanların, Türk kökenine sahip olduğunu söylemiyor.
Özükan yorumunda, Türk cumhurbaşkanının ikametgâhında Aivazovski’nin on resmi bulunduğunu söyledi.
” Türk devlet kuruluşlarında Ayvazovski’nin 41 resminin bulunduğunu tespit ettik.
Bunlardan 10 tanesi cumhurbaşkanlığı konağında, yaklaşık 21 tanesi Osmanlı padişahlarının saraylarında, 10 tanesi ise ülkenin farklı müzelerinde sergileniyor.
Ondan fazla resim ise, İstanbul’da özel koleksiyonlarda bulunmaktadır.
Hem Osmanlı, hem de cumhuriyet dönemindeki resme yönelik ilgiye rağmen, devlet büyükleri sanat eserlerine Batı’da olduğunun aksine, fazla önem vermemiştir,
Bu yüzden de Ayvazovski’nin resimlerinin önce Osmanlı saraylarında, sonra devlet kurumlarında öneli bir yer tutmayı başarmasına büyük ehemmiyet vermekteyiz”,- dedi.
Özükan, Türkiye’de Ayvazovski’nin toplam 60 resmini bulduklarını da sözlerine ekledi.