ANASİYASET

Türkiye’nin milli güvenlik stratejisi değişti

“Gazete Duvar”dan Ayşegül Karakülhancı’nın Türkiye uzmanı Günter Seufert ile yaptığı röportajda, Seufert “Türkiye’nin milli güvenlik stratejisinin değiştiği görülüyor.

Davutoğlu döneminde, sınır komşularıyla geçinmenin yolunun, iyi ilişkiler kurmaktan geçtiği düşüncesi ön plandaydı.

Ancak şimdi Türkiye hükümeti, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok” duygusuna geri dönmüş durumda ve Anadolu’nun güvenliğinin sağlanmasının tek yolunun Anadolu dışında askeri mevcudiyetinin olması gerekliliği düşüncesi hâkim.

Bu yaklaşım, yıllarca Türkiye’nin Kıbrıs askeri politikasında izlendi.

Anadolu’nun güvenliği, Kıbrıs’ta Türkiye askerinin bulunmasına bağlandı.

Bugün ona benzeyen bir yaklaşımı, Irak’ta, Kuzey Suriye’de, Libya’da ve “Mavi Vatan” adı altında Doğu Akdeniz’de görüyoruz.

Bu davranış modeli şuna işaret eder: Yeni Türkiye yönetim koalisyonu, gittikçe artan İslami odaklı AKP ve silahlı kuvvetlerinin içinde bulunduğu çeşitli Avrupa ve Batı karşıtı akımlardan oluşuyor.

Bu ittifakı bir arada tutan ise, iç siyasetinden ziyade aşırı özgüvenli ve askeri ağırlıklı dış politika.

Türkiye’de, AB ve Almanya’yla ilgili birbiriyle tamamen çelişkili söylemler olduğunu düşünüyorum.

 AB’nin dış politikada harekete geçmekten ve ortak bir dış politika bulmaktan aciz olduğu söylemi var.

Ve bu söylemlerin de doğruluk payı fazla.

Bunun yanında, aslında Almanya’nın AB’ye hakim olduğu ve diğer ülkeleri kendi politikalarını izlemeye zorlayabileceği bir söylem de var.

Bu tamamen gerçek dışıdır.

Euro krizinde Almanya için ortak bir konum bulmanın ne denli zor olduğunu gördük.

 Mülteci politikasında Almanya’nın ortak bir Avrupa çizgisine ulaşmada ne kadar uğraştığını hepimiz izledik.

Erdoğan’la tekrar ikili ilişkilere girmek, AB’yi elbette çok mutlu edecektir -bu tabii ki Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına da doğrudan fayda sağlar.

Biliyorsunuz, şu anda derinleşen gümrük birliği müzakereleri bile, sürdürülen insan hakları ve hukukun üstünlüğüyle ilgili içler acısı iç politika nedeniyle askıya alındı.

Bu, zıt yöne atılacak küçük adımların dahi, Türkiye ile ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesinin, Türkiye’yi Avrupa’da tutma çabalarının ve çok daha fazla alan bırakmasını kolaylaştıracağı anlamına gelir.

Ama burada olumlu sinyaller göndermeye hazır olup olmadığı ve AB ile bu ekonomik bağlantının kendisi için önemli olup olmadığı, Türkiye hükümetine kalmış.” demektedir.

Daha fazlasını göster
Back to top button