ANASİYASET

Ermenistan ve Ankara’nın siyaseti

Ermenistan, Ankara’da olası değişikliklere hazır mı?

Türkiye birkaç yüzyıldır Rusya ile Batı arasında bir manevra politikası izliyor ve “Gâvurlar”ın birbirleriyle asla uzlaşamayacağını umuyor.

Manipülasyon ve entrika ustaları Türk siyasetçiler, özellikle Boğazlar konusunda belirgin olan Moskova ile Avrupa başkentleri arasındaki görüş ayrılıkları sayesinde, çelişkiler üzerine oyunu iyi oynamışlardı.

Rusya, Boğazlar üzerindeki kontrolünü sağlamaya çalıştığında, Batı Türkiye’yi destekleyerek onu kendi tarafına çekti.

Tersine Rusya, Avrupalı ​​oyuncuların bu güçlü askeri-ekonomik atardamara yaklaşmasına izin vermeyerek, Türklerin kontrolü ele geçirmesine yardım ediyordu.

Güçlü Hıristiyan aktörler arasındaki çelişkilerden faydalanan Türk yetkililer, devleti sağlamlaştırma ve güçlendirme konusunda tutarlı bir politika izlediler.

Böyle bir manevra kabiliyetine rağmen NATO üyesi Türkiye, hem 1970’lerde Kıbrıs’ı işgali nedeniyle Yunanistan’la, hem de 2000’lerin başında Irak’taki Batı koalisyon politikasıyla müttefikleriyle defalarca sorunlar yaşadı.

Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı döneminde NATO ile anlaşmazlıklar derinleşti.

Türkiye’nin şu anki lideri, “Batı kurallarına göre oynamayı” giderek daha fazla reddediyor.

Erdoğan’ın politikasının dönüm noktası, ülkede askeri darbe teşebbüsünün yapıldığı Temmuz 2016 idi.

Bu arada, ordunun düzenlediği ilk başarısız darbe girişimi değildi bu.

Geçmişte, askeri elit, her zaman için, kendileri için elverişsiz olan bir hükümeti iktidardan çıkarmayı başarmıştır.

İktidarı elinde tutan Erdoğan ordu, polis, yargı ve devlet sistemlerinde benzeri görülmemiş tasfiyeler gerçekleştirdi.

Türkiye’nin Suriye harekâtına katılmasına karşı olup, kendisini durdurmaya çalışan tüm askeri eliti tasfiye etti.

Bundan sonra, dış politika alanındaki oyunu önemli ölçüde değişti.

Ankara fetih tutkularını gizlemeye son verdi.

Nisan 2016’da “Fırat Kalkanı” harekâtı başladı, Türk birlikleri Suriye’yi işgal etti.

Diğer eylemler, yeni bölgeleri işgal etmesine ve Suriye’deki konumunu güçlendirmesine izin verdi.

Erdoğan, uluslararası arenada giderek daha atak davranıyor ve askeri faaliyetlerinin coğrafyasını genişletiyor.

Türkiye Irak, Suriye, Libya ve Katar’daki (Ankara’nın askeri üslerinin bulunduğu) askeri varlığını güçlendiriyor.

Türkiye’nin 2020’de geleneksel olarak Rusya’nın nüfuz alanı olarak kabul edilen bölgeye girerek, Azerbaycan tarafından Dağlık Karabağ ihtilafına burnunu sokmasına hiçbir şey engel olmadı.

Türkiye Cumhurbaşkanı, ortaklığı görmezden gelerek, başta Almanya olmak üzere, diğer NATO üyelerine karşı yüzsüzce davranmaktadır.

Bu arada, 2016 yılının aynı yılında Lozan Antlaşması hakkında konuşan Erdoğan, Ankara’nın “camilerin bulunduğu Ege adalarını Yunanistan’a verdiğinden” şikâyet etti.

Bu arada, ezan sesleri o adadan Erdoğan’ın kulağına kadar, Türk kıyısına ulaşmaya devam ediyor (aynı zamanda Türkiye lideri, belirli bir siyasi düzenleme olması durumunda, Konstantinopolis’teki çanları duyabileceğinin farkında değil).

Moskova ile “oyunlara”, modern silahların elde edilmesine yönelik anlaşmalara rağmen, Ankara gözünü Rusya topraklarına dikti.

Yakın zamanda Türk televizyonunun, Ankara’nın, Rusya’nın güneyinin (Kafkasya dâhil) ve Kırım üzerindeki etki alanının genişlemesini öngören bir harita göstermesi tesadüf değildir.

Farklı ülkelerin liderleri defalarca Erdoğan’ı “esnek bir politikacı” olarak adlandırsalar da, esnekliğinin uzun sürmeyeceğine dair umut var.

Orantı duygusunu yitiren ve neo-Osmanlıcılık fikirlerine yatkın Erdoğan, görünüşe göre Batı’yı engellemeye başladı. ABD ve Avrupa’dan üst düzey politikacılar giderek daha sık olarak Ankara’ya yaptırım uygulama ihtiyacından bahsediyorlar.

Dizginleri boşalmış Türk liderini ikna etmenin gittikçe zorlaştığını anlayan NATO üyelerinin, Erdoğan’ı “devirmenin”, onunla her yıl anlaşmaya varmak için gereksiz girişimlerde bulunmaktan daha kolay olduğu sonucuna varabileceği göz ardı edilmemektedir.

Türkiye’de darbe geleneği, daha önce de belirtildiği gibi, sonuncusu başarısız olmasına rağmen, henüz son bulmamıştır.

Gerçekten de Erdoğan’ın iktidardan uzaklaştırılması, emperyal hırslara sahip Türkiye’nin (en azından bir süreliğine) sakinleşmesine yardımcı olacaktır.

Türk liderin eski destekçisi (günümüzde muhalefet), eski Başbakan Ahmet Davutoğlu son zamanlarda Erdoğan’a “dostça uyarı”da bulunarak, acil “devrilmesini” öngörmekteydi.

Komşu ülkede böyle bir gelişme olasılığını şimdi değerlendirmeyeceğiz.

Biz daha çok başka bir şeyle ilgileniyoruz, Ermenistan böyle bir senaryoya hazır mı?

Azerbaycan’ın, Artsakh’tan çok daha ciddi sorunlar yaratacak olan, “ağabey”in desteğinden mahrum kalacağı bir senaryoya hazır mı?

Ermenistan’ın berabere oynama arzusu

liderlerimizin, Büyük Tigran’ın başarılarını örnek alarak, uluslararası konferanslarda Ermenistan’ın eski ihtişamını hatırladığında, bazı analistlerin sunmaya çalıştığı gibi, yabancı ortaklarımızı rahatsız etmiyor, aksine onları güldürüyoruz.

Çağımızdan önce yaşamış Ermeni kralının tarihine yapılan referanslar, pratik Batı için anlaşılmazdır.

Bu arada, kraldan ziyade, satranç oyuncusu olan diğer Tigran’ı daha sık hatırlamak kötü olmazdı.

Bilindiği gibi Tigran Petrosyan harika bir oyuncuydu, dünya şampiyonuydu, ancak maçların çoğu berabere bitirir ve genellikle “beraberlik kralı” olarak anılırdı.

Aynı şekilde, son on yıldır Ermeniler, 1990’larda başardıklarımızı sürdürmek için müzakere masasında bir beraberlik oynamaya çalışıyor ve ilk Artsakh savaşının zaferini geliştirmek için çok zayıf, başarısız (her şeyden önce diplomatik) pekiştirme girişimleri yapıyorlar.

Ancak deneyimler, hayatın satranç olmadığını gösteriyor ve beraberliğe şartlanma durumunda genellikle kaybedilebilir.

Ermenilere sert bir darbe vuruldu, ancak bu, oyunu kazanmak için başka şansın olmayacağı anlamına gelmiyor!

Sabır gösterilmesi, fakat bunun itaat ile karıştırılmaması gerekir.

Zamanı geldiğinde, sadece ordumuz değil, diplomatlarımız da beraberlik için değil, gerçek bir zafer için her türlü çabayı göstermelidir.

Başka bir deyişle, “Baharın on yedi anı” adlı efsanevi Sovyet filminin kahramanının, Wehrmacht Generali Stirlitz’e (kendisini Dışişleri Bakanlığı yetkilisi olarak tanıtan) dediği gibi, “Siz, lanetli siyasetçiler her şeyi yeniden karıştırdığınız durumunda, hepinizi tek-tek yok edeceklerdir”.

Alegorik bir şekilde söyleniyor, fakat şarkıdan kelimeleri çıkartamayız․ Ermenistan’ın siyasi elitinin daha fazla hata yapmaya hakkı yok.

Daha fazlasını göster
Back to top button