ANASİYASET

Tuzak

“Barış Antlaşması”ndan uzaklaştıran ve tuzak

Münih toplantıları ve Güvenlik Forumu çerçevesinde Güney Kafkasya konulu panelin sonuçları Ermenistan’da tartışılıyor.

Uzmanların değerlendirmeleri birbirinden farklı.

Analistler, Münih’in “Barış Antlaşması”na mı, yoksa yeni bir savaşa mı yaklaştırdığını değerlendirmekte dahi zorlanıyorlar.

Tartışmaların merkezinde sadece Paşinyan-Aliev görüşmesi değil, aynı zamanda bölgedeki güvenlik meselelerine ilişkin Münih görüşmelerinde verilen mesajlar da yer alıyor.

Siyasi analist Hakob Badalyan, Münih’teki Paşinyan-Aliev görüşmesini “tuzak” olarak değerlendiriyor.

Ona göre, Ermenistan ile Azerbaycan arasında anlamlı ve “reçeteli” görüşmeler olmadan beklenen “çatışma”, durumun karmaşıklığını ve tarafların çelişkili tutumlarını gösterdi.

“Bu öngörülebilir durum koşullarında, görüşmenin amacı ve anlamı neydi?

Bu, “tuzak” mantığıyla bir izlenim yaratma girişimiydi.

Çünkü bu girişimin amacı Kafkasya’da güvenlik, istikrar ve barış umutları hakkında gerçek, objektif bir görüşme yapmak olsaydı, en azından Azerbaycan cumhurbaşkanının saldırgan, iddialı retoriğinden kaçınacağı ve sadece Kafkasya’nın güvenlik beklentileri sağlayacağı bir “ev ödevi” ile organize edilmeliydi.”

“Bilgili Vatandaşlar Birliği” STK başkanı Daniel İoannisyan’a göre, Azerbaycan cumhurbaşkanı yeni söylemiyle, Azerbaycan’ın durumunu Avrupalıların gözünde Ukrayna ile bir tutmaya çalıştı.

İoannisyan sosyal ağda şunları yazdı:

“Barış hakkında güzel sözler eden Aliyev’in, birkaç ay önce Ermenistan’a sebepsiz yere saldırdığını, görüşme sırasında, Azerbaycan ve Ukrayna’nın çok farklı olduğunun vurgulanmasının belirtilmesi gerektiğinde yarar görüyorum…

Aliyev’in, Karabağ’a mayın döşenmesi konusundaki çok sevdiği tezinden bahsetmemesi de garipti.

Camilerin tahrip edildiği konusundaki suçlamasına da, bin bir türlü daha iyi ve anlaşılır cevap verilebilirdi.

Mesela biz Ağdam Camii’ni restore ettik, fakat onlar Şuşi’deki Ghazanchetsot kilisesini tahrip ediyorlar.”

Siyaset bilimci Suren Sarkisyan, Münih’te Ermenistan için olumlu neticeler görmemektedir.

Münih’te “Barış Antlaşması”nın Batılı versiyonunun, taraflarca kabul edilip edilmediğini yorumlamakta zorlanmaktadır.

“Ermenistan, Ermeni halkı ve devletimiz hakkında menfi konuşulmasına fiilen cevap verilmemesi üzücüydü.

Toplantının doğası gereği kayda geçirebileceğimiz en büyük sorun buydu sanırım.

Neyin kaydedilmiş olduğunu söylemek çok zor, çünkü Ermeni makamları bu konularda şeffaf çalışmıyor, net bir bilgi yok.

Bu nedenle uzman çevrelerin analizlerini bazı küçük bilgiler üzerinden gerçekleştirmeleri gerekiyor.

Bizim hazırlıksız olduğumuzu hesaba katarak, Azerbaycan’ın, Ermenistan’dan mümkün olanın azamisini elde etmeye devam edeceğini düşünüyorum.”

Uluslararası ve Güvenlik İşleri Ermeni Enstitüsü başkanı Styopa Safaryan’a göre, Münih’ten gelen gerekli mesajlar rafine edilmelidir.

Siyaset bilimciye göre, Paşinyan ile Aliyev arasındaki görüşmeden ziyade, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in başlattığı ve arabuluculuk yaptığı üçlü toplantıda bunları görmek gerekir.

Bir zamanlar Azerbaycan cumhurbaşkanı Stepanakert ile müzakere etmeyi reddederken, bugün hazırdır, fakat ön şartı var.

“Aliev, Stepanakert ile müzakerelere oturması durumunda, Artsakh’ın öznelliğini kabul etmiş ve sorunu çözmemiş olduğunu kabul ettiğini anlamaktadır.

Aslında Ruben Vardanyan sorunu, Stepanakert ile doğrudan müzakerelerden kaçınmak için bir bahanedir.

Başka bir mazereti olmaması durumunda, Blinken’e ve dünyaya Washington, Cenevre, Prag ve Brüksel’de, Stepanakert ile müzakerelere başlamayı neden onayladığını açıklayamaz.”

Siyaset bilimci Edgar Vardanyan, her halükarda, dürtüleri tartışmanın kendisinden ayrı tutmaktadır.

“Ermenistan’ın ciddi sorunları olmasına rağmen, bugün Laçin Koridoru sorunu var, Ermenistan topraklarının işgali var ve bu durumda dahi Ermenistan yapıcı adımlar atmaktadır.

Uluslararası toplum, Aliyev’in öne sürdüğü söylem ve anlatıların da kabul edilemez olduğunu kaydetti.

Doğal olarak, bu uluslararası toplum tarafından olumlu karşılanamaz ve uluslararası toplumun çeşitli kurumlarının, Aliyev üzerindeki baskılarını sürdürmeleri ve yoğunlaştırmaları gerektiğine daha da ikna olduklarını düşünüyorum.

Öte yandan Aliyev’in söylemindeki değişiklik, bir nebze de olsa her şeyin boşa gitmediğini gösteriyor.”

Siyasi analist Hakob Badalyan’a göre Paşinyan-Aliev görüşmesi, Kafkasya ve Ermenistan’ın, tüm sorunlarıyla birlikte, Münih konferansının geniş stratejik hedeflerinde sadece bir halka olduğu gerçeğini açıkça ortaya koydu.

Analistler için, Münih’ten sonra “Barış Antlaşması”na mı, yoksa yeni bir savaşa mı yaklaştığımız net değil.

Ancak sorunun, Badalyan’ın dikkat çektiği üçüncü bir yönü daha var.

“Bence mesele Münih’in, yakınlaştırmak ya da uzaklaştırmak sorunu çözmediğidir.

Münih konferansı, Kafkas yönünde olası istikrarsızlık için belirli bir mazeret izlenimi uyandırmaktadır.

Başka bir deyişle, barış ve istikrar görüşmek için girişimlerde bulunulduğunu göstermekle birlikte, Kafkasya’nın istikrarına veya uzun vadeli somut adımlara “sahada” gerçek bir ilgi olmadığını görüyoruz.

Rusya ile savaş olduğu sürece Kafkasya, Rusya’ya saldırmak için kilit ve hassas bölgelerden biri olarak görülmektedir.

Elbette burada Ermenistan’ın güvenliği açısından oldukça büyük riskler var ve bu riskler yeni değil.

Münih konferansı sadece, bunların çok hassas ve çok üst düzey olduklarını bir kez daha teyit etti.”

Analistlerin görüşleri en çok bu noktada örtüşmektedir.

Daha fazlasını göster
Ayrıca oku
Close
Back to top button