27 Eylül 2020’de Dağlık Karabağ՛a Azerbaycan savaş başlattı. Ardından Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in barış girişimi üzerine 10 Kasım 2020’de Moskova’da Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Cumhuriyeti Başbakanı Nikol Paşinyan arasında Dağlık Karabağ savaş ve askeri çatışmaları sona erdiren ateşkes anlaşması imzalanmıştır. Anlaşmanın son maddesi, Azerbaycan’ın batı bölgeleri ile Nakhicevan Özerk Cumhuriyeti (NÖC) arasında yeni bir ulaşım bağlantısının inşa edileceğini belirtmiştir. Ardından Azerbaycan ile Nakhicevan arasında bir ulaşım ve demiryolu koridoru olan sözde “Zangezur Koridoru” gündeme getirildi.
İlham Aliyev ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sözde “Zangezor Koridoru” ile Türk dünyasını ilk kez Ermenistan’ın Süvnik ilinden kara-demiryolu hattıyla birbirine bağlamayı amaçlıyor.
Bu projenin hayata geçirilmesi pratikte Rusya-İran’ın ulusal çıkarlarıyla çelişmektedir. Çünkü iki ülkenin gelecekte uluslararası ulaşım koridorlarından çıkarılmasına ve aynı zamanda İran’ın Rusya ve Avrupa ile karayolu bağlantısının kesilmesine yol açabilir. Böyle bir jeopolitik riske rağmen Moskova hükümetinin Rusya lideri Putin’in Bakü ziyaretinin ardından yanlış bir tutumla “Türk dünyası”nı birbirine bağlama konusuna olumlu yaklaştığı görülüyor.
Moskova’nın bir yandan Ermenistan’ın da üye olduğu Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) güvenlik anlaşmasına uymaması ve diğer yandan Rus barış güçlerinin Laçin Koridoru’ndaki zayıf performansı Ermenistan hükümetinin başta ABD, Fransa ve Hindistan olmak üzere Batı ülkelerine yaklaşmasına yol açtı.
Bazı analistler, Yerevan ile Batılı ülkeler arasındaki ilişkilerin yüksek hızda gelişmesi nedeniyle, Rusların sözde “Zengezur Koridoru” hamlesiyle Erdoğan’ın Güney Kafkasya planlarına katkı sağlamayı amaçladığını inanıyor.
Putin’in Bakü ziyareti sırasında gazetecilere konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Yerevan yönetimini, Sünik bölgesinde ulaşım bağlantılarına ilişkin anlaşmayı sabote etmekle suçladı.
Lavrov, “Bu anlaşmada Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın imzası var. Rusya, bu yaklaşımın amacının ne olduğunu anlamakta zorlanıyor.” dedi.
Geçtiğimiz günlerde Rus sözcü Maria Zaharova da ülkesinin sözde “Zengezur Koridoru”nun kurulması konusundaki kararlı tutumunu vurguladı.
Son günlerde Rusya’nın Tahran Büyükelçisi Aleksey Dedov, İran Dışişleri Bakanlığına çağrıldı.
Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrasya Daire Başkanı Mücteba Demircilu, Tahran’da Rus Büyükelçi ile yaptığı görüşmede Kafkasya bölgesinde kalıcı barışın sağlanması ve bölgesel iş birliğinin teminatı olan ulusal egemenliğe, toprak bütünlüğüne ve ülkeler arasındaki karşılıklı çıkarlara saygı gösterilmesi gerektiğini vurguladı. İranlı yetkili, Tahran’ın Kafkasya bölgesindeki jeopolitik değişikliklere karşı olduğunu yineledi.
Açıkçası Rusya’nın, eski NATO müttefikinin Batı yaptırımlarını aşmanın “güvenli” ve “istikrarlı” bir yolu olamayacağını ve Türklerin er yada geç Moskova’dan da uzaklaşabileceğini anlaması gerekir. Bu proje gerçekleşirse Rusya belki de ileride yeniden bu koridoru kapatmak için maliyetli askeri yönteme başvurmak zorunda kalabilir!
Tahran ile Moskova arasında stratejik anlaşmanın imzalanmasının arifesinde, Rus yetkililerin bu tür açıklamaları hiç şüphesiz iki ülkenin çıkarlarına aykırıdır ve bu kritik anlaşmanın hayata geçirilmesini bile tehlikeye atabilir!
Uluslararası arenada önemli bir aktör olan ve Batı’nın kuzey sınırlarındaki varlığına karşı çıkan İran İslam Cumhuriyeti, NATO veya Turan Koridoru’nun oluşturulmasına defalarca karşı çıkmış ve çeşitli askeri tatbikat düzenleyerek Azerbaycan tarafına gönderdiği mesajda, kara sınırları değiştirme niyeti olması durumunda, Tahran’ın ulusal çıkarlarını tüm gücüyle savunacağını söylemiştir. Belki Güney Kafkasya ile ilgili aktörlere, İran’ın birçok farklı cepheye odaklanabileceğini ve gerekirse bölgesel barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alabileceğini hatırlatmak gerekir.
İki yıl önce İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamanei, Güney Kafkasya bölgesinde Ermenistan ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasındaki gerilimlere değinerek, tarihi-uluslararası sınırların değişmesine karşı olduğunu dile getirmişti. Ayetullah Hamanei’nin uyarısına göre Moskova ve Ankara, Tahran’ın üç “kırmızı çizgisini” göz önünde bulundurulması halinde Güney Kafkasya bölgesindeki koridorun çalışmasına izin verileceğini bilmelidir. Öncelikle Ermenistan’ın Sünik vilayetindeki sözde “Zengezur Koridoru”nun egemenliği Ermeni güçlerin elinde olmalı ve uluslararası sınırların statüsünde herhangi bir değişiklik olmamalıdır. İkincisi, yeni koridorlarda Tahran’ın çıkarları dikkate alınmalı ve son olarak İran İslam Cumhuriyeti, koridor yollarını geliştirmek bahanesiyle ABD’nin, Siyonist İsrail’in veya NATO’nun kuzeydeki sınırlarına yaklaşmasına izin vermeyecektir.
İranlı yetkililerin son birkaç yıldaki açıklamaları incelenmesi halinde, tüm yetkililer arasında tam bir fikir birliği ve tutarlılığın olduğunu görebiliriz. İranlı yetkililer, Rusya, Ermenistan, Azerbaycan Cumhuriyeti ve Türk yetkililerle yaptığı görüşmelerde açık bir şekilde kararlı tutumunu dile getiriyor ve ülkemizi Gürcistan, Karadeniz ve Avrupa’ya bağlayan sınırların hayati öneme sahip olduğnu için göz ardı edilmeyeceğini vurguluyor.
Başka bir değişle İran yönetimi Yerevan’ın iç politikasının tutumu ne olursa olsun jeopolitik değişime karşı bir yaklaşım izliyor ve mevcut düzenin değişmesine izin vermiyor.
İran’ın dinamik ve mantıklı diplomasisine, ülkenin Güney Kafkasya’nın önemli aktörleri Rusya, Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan Cumhuriyeti ile siyasi-güvenlik ve ekonomik ilişkileri farklı düzeylerde devam ederken, bu ilişkilerin bir diğeri için kurban olmasına gerek yok. Aslında stratejik yaklaşımda önemli konu, bölgesel düzeni bozmaya yönelik açık ve gizli çabalara karşı çıkarak, ülkenin ulusal ve tarihi çıkarların korunmasıdır. Ancak gerçek şu ki, hiçbir koşulda İran’ın kararlı duruşu etkilenmez.
Sonuç
Bahsedilen kırmızı çizgilere dikkat edilmemesi, İran’ın dış politikasında ciddi değişikliklere yol açabilir. Bunun için Rusya’ya bölgede sözde “Zengezur Koridoru”nun kurulmasına ve Bakü-Ankara planına aceleyle razı olmak yerine 3+3 platformunun (İran, Türkiye ve Rusya ile Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan ve Rusya) düzenli toplantılarını talep etmesi ve aynı zamanda barış ve dostluk sınırlarında gerilimin yaşanmasına izin vermemesi tavsiye ediliyor. Güney Kafkasya’daki ulaşım koridorundaki tıkanıklıkların kaldırılması, tüm aktörlerin çıkarları ve güvenlik kaygılarının dikkate alınmasıyla mümkün olabilir. Ayırıca Batılı güçlerin, komşu ülkeler arasındaki ilişkileri farklı kisveler altında gerginleştirmesine izin verilmemeli.
Mehrnews