ANASİYASET

Macron, Putin ve Biden’a çağrı

Barış ancak Dağlık Karabağ’ın toprak bütünlüğünün yeniden tesis edilmesinden sonra tesis edilebilir

“Şuşi” Vakfı’nın, AGİT Minsk Grubu Eşbaşkanları Macron, Putin ve Biden’a çağrısı.

Yakın Doğu’dan toplanan teröristlerle destekli Azerbaycan ve Türkiye orduları, 27 Eylül 2020’de, medeni dünyanın gözü önünde Artsakh Cumhuriyeti’ne saldırdı.

Eşbaşkanların liderleri önceki ortak açıklamalarında güç kullanımını reddetmiş olsalar da Martuni, Askeran, Şuşi ve Martakert’teki yerleşimlerle birlikte tüm Hadrut bölgesi ve cepheden oldukça uzak olmasına rağmen, kale şehri Şuşi’nin stratejik kalesi de dâhil olmak üzere Artsakh Cumhuriyeti topraklarının 2/3’ü Azerbaycan ve Türkiye tarafından işgal edildi.

İşgalciler ayrıca yedi bölgenin sakinlerini üç gün içinde göçe zorladı.

Binlerce insan her şeyi bırakıp gitmek zorunda kaldı.

Bu bölgelerin sakinlerinin çoğu, Azerbaycan’dan kaçarak, Artsakh’a sığınan mültecilerdir.

Ermeniler 1988-1992 yıllarında Sumgait, Gandzak (Kirovabad), Kuzey Artsakh’taki Khanlar, Artsakh Cumhuriyeti’nin Şahumyan bölgesi (Getaşen alt bölgesi dâhil) ve Kuzey Artsakh’daki Daşkesan, Şamkhor ve Getabek Ermeni yerleşim yerlerinden zorla çıkarıldı.

Martakert ilçesine bağlı Marağa-Marguşavan köyünde 10 Nisan 1992 tarihinde Azerbaycan ordusu soykırım operasyonları düzenledi, yüz sivili öldürdü, 100 sivili de esir alıp, götürdükten sonra işkencelerle katletti.

Soykırımdan kurtulan Marağa-Marguşavan sakinleri, Martakert ile Ağdam ilçeleri arasındaki sınır bölgesinde yeni bir yerleşim yeri kurdu, ancak 2020’de ikinci kez yerlerinden edildi.

Binlerce sürgünün hâlâ sığınağı yok ve aileleriyle birlikte köyden köye dolaşıyor.

Değerli Başkanlar, Artsakh Cumhuriyeti uluslararası toplum tarafından hiç de adil olmayan bir şekilde tanınmadı.

Ermenistan’ın çeşitli siyasi durumlar nedeniyle devlet kurumunu kaybettiği son 3.000 yıl süresince, 12. vilayeti Artsakh’ın, Kura-Araks nehirleri arasındaki alanda kimliğini, dilini, kültürünü ve toprak bütünlüğünü koruyarak on kez iç kaynaklarına dayanarak şu veya bu şekilde ifade edilen bir devlet statüsü kazandığını bildirmek isterim.

Sözlerimi daha inandırıcı kılmak için, doğru tarihi kaynaklardan anlattığım “Karabağ Sorununun On Kökeni” kitabımı bu açıklamaya ek olarak size yolluyorum.

Dadivank (II.yüzyıl), Gtiç Manastırı (IX.yüzyıl), Yeğişe Havari Manastırı (IV.yüzyıl), Tsitsernavank (IV.yüzyıl), kiliseleri dahil olmak üzere, Ermeni halkının bu bölgelere özgü olduğunun yadsınamaz kanıtı olan devlet sarayları, tarihi ve mimari yapılar, Ermeni halkının kültürel mirasına ait yüzlerce anıt işgal altındaki Artsakh topraklarında bırakılmıştır.

Onlar kuşkusuz aynı zamanda tüm uygar ve Hıristiyan dünyanın kültürel mirasıdır.

Tecrübenin gösterdiği gibi, o topraklardaki Ermenilerin izlerini yok etmeye çalışan Azerbaycan tarafından yok edilme tehdidi altındadırlar.

Sayın Cumhurbaşkanları, bugün halklar arasında barışın gerekliliği ve iyi komşuluk ilişkilerinin kurulması hakkında çok konuşuluyor.

Lakin barış ancak Dağlık Karabağ’ın toprak bütünlüğünün yeniden tesis edilmesinden, yani Azerbaycan’ın işgal ettiği topraklardan silahlı kuvvetlerin ve terörist grupların çekilmesinden sonra, ülkesine geri gönderilen Ermenilerin evlerine dönmeleri için normal şartlar oluştuğunda sağlanabilir.

Bir koşul daha.

Dağlık Karabağ hiçbir zaman Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bir parçası olmamıştır ve olmayacaktır.

Ön koşullardan biri de, kale şehri Şuşi’nin Artsakh yetkililerine iade edilmesidir.

AGİT Minsk Grubu Eşbaşkan ülkelerin değerli başkanları, Türkiye ve Azerbaycan, liderleri Erdoğan ve Aliyev’in tehdit edici açıklamalarında görüldüğü üzere, çıkış yerleri olan Dağlık Altay ile Güney Sibirya’ya giden yolu açmak ve Türk İmparatorluğunu yeniden kurmak amacıyla Ermenistan ve Artsakh’a tekrar saldırmak için bir fırsat arıyorlar.

Bence bu sadece sizin ülkelerinizin, Ermenistan ve Artsakh’ın değil, tüm medeni dünyanın çıkarına değildir.

Bakur KARAPETYAN,

YAZAR, RESSAM, “ŞUŞİ” HAYIRSEVERLİK VAKFI BAŞKANI

Daha fazlasını göster
Back to top button