ANASİYASET

Türkiye neden Azerbaycan’a asker gönderiyor?

Dağlık Karabağ hakkındaki talimatı kurnazca görmezden gelmek.

Askeri analist, Ankara’nın Azerbaycan’a Türk askeri gönderme konusu üzerinden, açıkça ana hatları çizilen planlara atıfta bulundu.

Alexander Khrolenko

Barışı koruma bahanesiyle Türk askerlerinin Azerbaycan’da konuşlandırılması, Ankara’nın Güney Kafkasya ve Hazar bölgesindeki askeri-siyasi nüfuzunu genişletme ve genel olarak Türkiye’nin uluslararası arenadaki konumunu güçlendirme arzusunu yansıtmaktadır.

Bu tür sorunları çözmek için bir yıl kesinlikle yeterli olmayacaktır.

Burada, Sovyet sonrası alanda kendi varlığını genişletme konusunda, NATO’nun bir kurnazlık aşamasın görüyoruz.

21 Kasım’da Türkiye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, kara kuvvetlerinin eğitimlerini tamamladığını ve hava kuvvetlerinin yakında Azerbaycan’a asker göndereceğini duyurdu.

Komutan, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin, cumhuriyet tarihinin en gergin dönemlerinden birini yaşadığından” ve “Türkiye’nin uluslararası arenadaki liderliğinden” de bahsetti.

Azerbaycan’daki Türk askeri personelinin niceliksel ve niteliksel bileşimi hala gizlidir.

Ankara ve Bakü arasında askeri ve askeri-teknik işbirliği çerçevesinde Türk ordusu birliklerinin neredeyse her zaman Azerbaycan’da mevcut olduğu belirtilmelidir.

Dağlık Karabağ’daki, Rus-Türk ateşkes kontrol merkezi bünyesinde çalışmak üzere bir grup subay daha göndermek, cumhurbaşkanlığı emri ve Türk parlamentosunda görüşme gerektirmemektedir.

Ankara ve Moskova,11 Kasım’da Dağlık Karabağ’daki bir ateşkes kontrol merkezi için ve belgede ortak bir barış gücü kurulmasına ilişkin herhangi bir madde içermeyen bir mutabakat imzaladılar.

Ancak daha sonra Azerbaycan ve Türkiye cumhurbaşkanları İlham Aliyev ve Recep Tayyip Erdoğan, Türk birliklerinin katılımıyla “ortak barış gücü misyonunu” defalarca ilan ettiler.

Ankara ve Bakü’nün, Moskova’nın “sıcak” bölgeye Türk askeri göndermeme talebini, nazikçe görmezden gelmiş olduğu nettir.

Türk kara kuvvetlerinin Azerbaycan topraklarında bir şeyler için hazırlandıkları açıktır, ancak izleme merkezi çerçevesinde Rusya ile birkaç düzine uzmanla işbirliği yapmak zorunda kalacaklar.

Başarı tahkimi

Türkiye’nin Güney Kafkasya’da Rusya ile büyük ölçekli bir çatışma başlatmak için stratejik bir nedeni yoktur (burada başarı pek olası değildir ve Ankara için olumsuz sonuçlar garantidir).

İkili askeri-teknik işbirliği veya “barışı koruma misyonu” bayrağı altında uygun bir bahane ile bölgeye yeniden girmek daha etkili ve daha güvenlidir.

Öte yandan, Bakü’nün desteği, Türkiye’nin Karabağ sorununda gelecekteki yardımının telafisi olabilir.

Türk askerlerinin Dağlık Karabağ’daki eylemleri, üçlü bildiri (Azerbaycan, Ermenistan, Rusya) de dâhil olmak üzere herhangi bir anlaşma ile öngörülmemektedir.

Azerbaycan’daki Türk askerlerinin varlığı yasal olarak daha sonra tescil edildi, çünkü yetkili Rus askeri uzmanlarına göre, Eylül sonundan bu yana Azerbaycan’da yaklaşık 1.500 Türk askeri bulunuyordu.

Türk generaller ve subaylar, Azerbaycan ordusunun karargâhından alayın karargâhına kadar dikey emir komuta zinciri boyunca danışman olarak görev yaptı.

Çatışma sırasında Azerbaycan tarafına sağlanan kesin askeri yardım, Türk ordusunun Karabağ’daki barışı koruma görevlisi rolünü üstlenmesine ve sınırda herhangi bir ortak devriyeye katılmasına izin vermemektedir.

Ancak seçenekler mümkündür.

Aslında, Türkiye zaten Azerbaycan’da sağlam bir şekilde yerleşmiştir.

Gelecekte Türk birlikleri ikili anlaşmalara göre, Azerbaycan topraklarında yıllarca kalabilir.

Bu durum uluslararası hukuk normlarını ihlal etmemekle birlikte, barışı garanti etmeyecektir.

Dünyadaki hiçbir ülke Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin egemenliğini tanımadığından dolayı, Bakü ve Ankara, Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin Ermeni nüfusuna karşı hoşgörü yanılsamasına sahip olabilir.

Türk Dışişleri Bakanlığı “yerinde bazı ilave gözlem noktaları” konusunda bir açıklamada bulunmuştur.

Türkiye yanlısı Suriyeli militanların Azerbaycan’dan çekilmesi konusundan söz edilmemesi endişe kaynağıdır.

Böyle bir durumda “Azerbaycanlı kardeşlerin başarısının hakemliğinin” (Bakan Hulusi Akar’ın sözleriyle) başarıdan, baş dönmesine dönüşmemesi önemlidir.

Geleceğin ana hatları

Ankara’nın bir “Türk dünyası” inşa etmek için küresel planları var.

Gelecekte Türk çıkarlarının ve güçlerinin Azerbaycan sınırlarını aşıp, Hazar bölgesine ve Orta Asya ülkelerine yayılması göz ardı edilemez.

355.000 asker, 2.600’den fazla tank, 270 F-16 çok hedefli avcı uçağı ile oldukça güçlü bir orduya sahip olup, küresel Ateş Gücü sıralamasında 11. Sırada bulunan Türkiye, kendi uçak, İHA, füze ve tank üretimini aktif olarak ilerletmektedir.

Son 1,5 yılda, Türk savunma şirketlerinin sayısı 56’dan 1.500’e çıkmış ve hükümet 75 milyar doların üzerinde bir askeri-endüstriyel sistemi yönetmektedir.

Ankara çok sayıda yabancı silah satın alıyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin savunma bütçesi 18 milyarın üzerindedir ve bu, 2020 için toplam bütçe harcamalarının yaklaşık % 13’üdür.

Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde ve Libya’da aktif olarak askeri araçlar kullanıyor.

Bu ülkelerin çıkarlarının aksine, Akdeniz’in önemli kısımlarını (hidrokarbon çıkarımı) talep ediyor.

Böylelikle önemli petrol rezervlerine sahip olan Azerbaycan, Türkiye’nin oldukça özgül, yayılımcı ve saldırgan bir dış politikasını geliştirme platformu haline geliyor.

Böyle bir “kardeşlik” tehlikelidir, çünkü dünyanın her yerinde Erdoğan’ın “yaramazlıklarını” sessizce destekleyen Ankara’nın arkasında, Kuzey Atlantik İttifakı göze çarpmaktadır.

Dağlık Karabağ’daki Rus barış güçleri barış ve düzeni yeniden tesis ediyor, Türkiye ise Azerbaycan’da belli bir askeri altyapı kurmaya ve Güney Kafkasya bölgesinde askeri müdahale hakkını tesis etmeye çalışıyor.

Lojistik, Ankara’nın Karabağ projesine engel oluyor.

Azerbaycan ve Türkiye, Iğdır ilinin kesişme noktasında, “Büyük Azerbaycan”dan oldukça izole olan Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti üzerinden küçük bir ortak kara sınırına sahiptir.

Hava kuvvetleri uçaklarıyla (oldukça pahalı bir zevk) asker, silah ve stok nakli konusunda Ermenistan, Gürcistan (en muhtemel rota) veya İran ile mutabakata varılması gerekmektedir.

Herhangi bir jeopolitik uyum durumunda Türkiye, Rusya’nın Kafkaslar ve Ortadoğu’daki güçlü konumunu hesaba katmak zorunda kalacaktır.

Daha fazlasını göster
Back to top button